Cumartesi, Ekim 09, 2010

Çok zor bazen avaz avaz susmak...

Çook bunaldım...Kafeste kısılıp kalmış bir fareden hiç bir farkım yok. Nefes almak bir o kadar da zor. Kalbim atmıyor mu diye düşünüyorum çoğu zaman. Kalbim de benim gibi bedenimin bir köşesinde sıkışıp kalmış mı yoksa..O da kaldığı yerden çıkmaya çabalıyor mudur? Bunalım günleri mi bunlar? Yine nefes alamaz oldum. Yine sıkıldım, daraldım...bu dört duvarlı şehirde. Her günümün bir öncekini tekrar etmesinden başka ne var hayatımda. Taklit günler... Takvimler değişmese yaşadığımın da farkında olamayacağım çoğu zaman. Her kopardığım bir takvim yaprağı umut ağacımın dallarından yavaş yavaş giderken, kel kalmış ağacımla ben yalnız yapayalnız kalıyoruz..bu kalabalıkta.
Umutlar mıydı insanın ağacını yeşerten yoksa sevdiklerimiydi çözememiştik her ikimizde. Umutları ve sevgileri derin köklerimize yavaş yavaş gömüp üzerine ağır ağır betonlar döktük. Döktük ki yaşadığımızı söylemesinler bize diye. O beton yığınlarından farkımız kalmasın diye. Donuk, mat ve ruhsuz...

9 Ekim 2010