Salı, Nisan 14, 2009

Sonu Belli Olmayan Son

Düşüncelerin içinde boğulmamak istercesine tutunduğum bir ağaç dalıyla sürüklenip gidiyorum akıntıya doğru. akıntının ne yöne sürüklediğini bilmiyorum ve hoyratça savuruyor beni benliğimin derinliklerinde bir yerlere. Düşüncelerimin bu karmaşası içinde ellerimle toprağı kazıyorum yer açmak için ama bu yer sadece sana ait düşüncelerin olduğu bir yer olmalı. Akıntıda bunları kaybetmek istemecesine çabalıyorum tüm gücümle. Ne kadar korusam ne kadar saklasam seni bir türlü savunamıyorum darbelerden düşüncelerden. Bakıyorum ki artık savunamayacak durumdayım kendimi de seni de kaçıyorum bu sefer arkama bakmadan kaçıyorum. Buna kaçışte denemez aslında bu sadece bir yakarış bir yalvarış ya da bir isyan bilemiyorum ne yaptığımı ama her adımımda ilerlemediğimin farkına bile varamadan yürüyorum. Ayaklarım karışıyor sonra tıpkı aklım gibi onları da düzeltemiyorum. Bedenim düşüncelerimle bir olmuşcasına bana isyan ediyor. Sen düşüncelerine sahip çıkamayan savrulup giden birisin diyor bana bedenim. Biz de terkedicez bir gün seni ve sen hep olduğun gibi yapayalnız bir başına kalıcaksın hep burda diyor üzgünce. Doğruydu diyorum söyledikleri. Hep akıntıya kaptırmıştım kendimi hiç düşünmemiştim yanımda götürdüklerimi beraber yıprattıklarımı üzdüklerimi..sonra diyorum ki banane başkasından banane üzülenden kırılandan .bencilleşiyorum. kaybedilenlerdir insanı duygusuz yapan sertleştiren. her kaybolan yanında bir parçanı da alıp gitmiştir ve her seferinde eksik bir yanının olduğunu hissede hissede yaşamışsındır hayatının kalanını. eksiklerden bir bütün ouşturmuşsundur ve bu bütün öyle büyük bir yanındır ki kocaman bir boşluğun vardır elinde. bu boşluk içinde savrulmakta olduğunu anlayamazsın bile. aslında ne akıntı vardır ne de bi fırtına. sadece senin olan sana ait olan o kocaman boşluğun esiri olmuştur hayatın. düşüncelerin donuklaşmıştır donmuştur artık yağı. buz kesmiş, kanı çekilmiş, renksiz tatsız olmuştur. dokunmazsın hissetmezsin. düşüncelerinle duygularında, bedeninde gider yavaş yavaş ruhun sana oyun oynamanın verdiği zzevkle seni bir kez daha atar o boşluğa. farkedersin ki tuttuğun dal da yoktur elinde. o da akıntıya bırakmış gitmiştir artık. kalakalmış benliğinde çabalamadan boş gözlerle etrafı seyredersin işte o an yaşıyorum dememelisin bu ölümdür belki de ya da sonu belli olmayan bir son..